Timurcan Gürsoy
TİMURCAN GÜRSOY’DAN HAYDARPAŞA YURDU ANLATIMI,
DAVUTPAŞA’YA GÖTÜRÜLÜŞ ÖYKÜSÜ
VE DİĞER ANILAR
Bener kardeşim Haydarpaşa yurdu Beyazıt yurdundan bağimsızdı ve bir yarbay ile bir levazım üsteğmeni tarafından yönetilmekte idi. Üsteğmen Kadıköylü ve çok kibar bir kişi idi. Tam bir Kadıköy beyefendisiydi. Ben babamın görev sure içinde Türk ordusunda böylesine kibar bir subaya rastlamadım. Beyazıt yurdundan ve aşçı Veli’den uzaktık ama Wagon-Lee den emekli aşçımıza küçük bir şişe rakı getirildiğinde masamız gayet güzel donatılırdı .
Konuya katkım olsun diye belirtiyorum.1959/60 döneminde ben Fatih yurdunda kalıyordum 1960/61 döneminde yanılmıyorsam 16 veya 18 arkadaş Haydarpaşa yurduna transfer olduk ve kaldık .Hatırlayabildiklerim: Altan Akı, Yurdakul Sezen, Pulat Yetiş, Sami Güney, Ülkü Ulusoy, Metin Güvener, Gündüz Aydın, Ogan Ayça, Aycan Ülgencan ( ve diğerleri ) idi.Ayrıca Haydarpaşa lisesinde okuyan bir gurup lise öğrencisi de bizimle birlikte kaliyordu.1961/ 62 döneminde üniversite öğrencileri Beyazıt yurdunda kalmaya başladılar. Umarım doğru hatırladım. Yanlışlarım varsa af ola. Anı kitabı için katkılarından dolayı Bener'e ve diğer arkadaşlara teşekkür ederim .
Bener kardeşim Davutpaşa kışlası gündeme gelince bende katkıda bulunayım istedim. Öğrencilerin Istanbul Üniversitesi bahçesindeki Atatürk heykeli etrafında toplandığını duyunca bir gurup yurt arkadaşı ile bizde eyleme katılmıştık Kalabalık artınca etrafımız tel örgülerle çevrildi. Daha sonra bizi Cemse askeri kamyonlara (GMC) bindirerek Davutpaşa kışlasına götürdüler .Araçlar çok yavaş ilerliyordu adeta bize atlayıp kaçın deniyordu. Ama kimse kaçmaya teşebbus etmedi. Kışlaya vardığımızda bizler için hazırlık yapıldığını gördük, masaların üzerinde bisküvi benzeri atıştırmalık yiyecekler vardı. Sabahın erken saatlerinde üç bir tarafı açık olan kışladan kaçmaya başladık. Yakalanacağım korkusuyla yürüyerek Bakırköy’e geldim ve trene binerek Sirkeci’ ye gittim.(o zamanlar kışla ile Londra asfaltı arası tarla idi).Kışladan kaçamayan arkadaşlarımızın arasında kimya mühendisliği okuyan Erol Berker de vardı.Yanılmıyorsan 30 gün kadar tutuklu kalmıştı.
Anı 1
1960 darbesinden sonra yurt kapatılmıştı .Yaz sonuna doğru İstanbul’a geldim ve yurtta kalmak istedim Müdür Hasan Tahsin Alpugan izin vermedi. Benim gibi Ankara’dan gelmiş olan (Köstebek lakaplı) Atilla’da yurtta kalmak istiyordu. Başka yerde kalamazdık çünkü çok az paramız vardı. Durumumuzu öğrenen aşçı Veli’nin önerisi ile yurt binasının arka cephesine dayadığımız merdivenle içeri girerek yan yana getirdiğimiz iki karyolada büyük bir Türk bayrağını battaniye gibi kullanarak yatmaya başladık. Bir süre sonra yurdu kontrole gelen emekli bir genarale durumumuzu arz ettik. Derhal yurdun açılmasını emretti Böylelikle yurdun yaz aylarında da açık kalmasına vesile olduk. O dönemde subayların maaşları çok düşüktü. Yurtlar olmasa belki de çoğumuz veya kardeşlerimiz yüksek öğrenim yapamayacaktı. Çünkü küçük vilayetlerde yüksek öğrenim kurumu yoktu .Okumamız maddi imkansızlıklar nedeni ile zor olacaktı.
Şu anda soyadını hatırlayamadığım köstebek Atilla önceleri hukuk sonraları ise astronomi okumaya başlamıştı.
Anı 2
Yurdumuzda çok iyi enstrüman çalan arkadaşlarımız vardı. Belgin Erkan(keman),Atakan Altuna (akardiyon), daha sonra Orman Mühendisi olan Oktay (keman), Artemis Biricik (kanun) ,Özay Işıközlü ( bateri) çalardı.
Yurt moral gecelerinde çalan arkadaşlarımızdan Bengii, Atakan ve Özay'dan oluşan üçlü gurup Beyoğlu Gümüşsuyu caddesinde ünlü gece kulüplerinde çigan müziği yaparlardı. Bende grubun yöneticisi olarak onlara katılırdım. .
27 Mayıs 1960 Devrimi'nden öncesinde ve 28 Nisan olaylarının sonrasında istanbul' da ki bütün yurtlar kapandığı halde yalnız MMV yurdu açık kaldı ki, ben, Ogan Ayça, isimlerini anımsayamadığım bir kaç arkadaşımız daha Fatih'deki, sonradan kız yurdu olan binada 27 Mayıs'a kadar kalmıştık. Devrim sabahını ,Malta yurdundaki arkadaşlarla birleşerek Atakan Altuna'nın akordeonu eşliğinde Fatih caddelerinde turlayarak kutlamıştık. Devrimden sonra Siirt’e giderken yol harcamalarımı karşılaması için Beyazıt eskiciler caddesinde ceketimi sattığımı bu gün gibi anımsıyorum.