Şefik Kantarcı
Ayşecik Boş Beşik Filmi
1962 Yılı bir Pazar günü rahmetli Celal Üner, rahmetli Toygun Eraslan, Atilla Kesler ve ben Beyazıt ‘daki kahvede maça kızı oynuyoruz. Masaya bir adam geldi çevrilmekte olan Ayşecik Boş Beşik filminde rol almamızı teklif etti. 25’er lira ücret ödeneceğini, ertesi sabah erken Beyoğlu Yeşilçam sokaktaki bir adrese ceket ve kravatlı olarak gelmemizi söyledi. Ertesi sabah gittik, oyuncular ve set görevlileri ile birlikte bir minibüs ile Boğaz’da Yeniköy’de çok lüks bir villaya götürdüler. 15 dakikalık bir rolümüz vardı, ancak bütün gün o villada kaldık, başrol oyuncuları Ayşecik, Abdurraman Palay, Muzaffer Akgün, Vahi Öz, Bedia Muvahhit idi. Öğlen yakındaki bir köfteciye götürdüler. Figüran kızlarla bol gırgır şamata ve özellikle Vahi Öz’ün Şaka ve esprileri ile çok eğlenceli bir gün geçirdik. Akşama doğru paralarımızı ödediler ve set servisi ile bizi Beyoğlu’na Yeşilçam’a bıraktılar. Sonrada Çiçek Pasajına gittiğimizi ve artistlik anısına bir güzel kafaları çektiğimizi hatırlıyorum. Ölen sevgili arkadaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Işıklarda uyusunlar.
Müthiş Türk Ali Rıza Bozkurt
1992 Yılında inşaat işlerimiz için Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de bulunuyordum. Sovyetlerin dağılmasından sonra Türki Cumhuriyetlere heyetler halinde seyahatler düzenlendiği bir dönem. Özel bir uçakla Türkiye’den resmi bir heyet geldi ve benim kaldığım otele yerleştiler ( başka otel yoktu). Heyette Bakanlar, Milletvekilleri üst düzey bürokratlar, bankacılar ve iş adamları vardı. Aralarında İTÜ’lü yurdun en eskilerinden, yaşça büyüğüm Ali Rıza Bozkurt’u gördüm. O yıllarda Müthiş Türk olarak anılan ünlü bir iş adamıydı. Yurtta sadece 1 yıl (1961) birlikte kaldığımız, bizden büyük bir ağabeyimiz idi, samimiyetimiz az, üstelik aradan 30 yıl geçmiş, ilk önce tereddüt ettim, sonra yanına gidip kendimi tanıttım. MMV sözünü duyunca, o anki sevincini, coşkusunu kucaklaşmamızı unutamam. MMV’Lİ olmak böyle bir şeydi. Duşanbe’de 2 gün kaldılar, beni yanından hiç ayırmadı, yemekte, toplantıda, gezilerde sürekli birlikte olduk. Sonra da heyetle birlikte Moskova’ya uçtular. Kendisini Rahmetle anıyorum. Aradan yıllar geçti. Ali Rıza Ağabey Amerika’da yaşıyordu ve Ankara Bilkent’te dillere destan bir saray yavrusu yaptırmıştı. Yabancı devlet adamlarının ağırlandığı çok değerli antika eşyaların bulunduğu bir mekândı. Ankara’ya bir gelişinde Ankara’da bulunan MMV’li arkadaşları Baba Kamil (Kamil Acar) vasıtasıyla burada ağırladı bir yemek verdi. Herkesle tek tek ilgilendi. Müthiş Türk İçin MMV’li olmak, her şeyden önce geliyordu. Ruhun şad olsun ağabey.
Van Hakkari Seyahati
Yıl 1970, Erzurum’da teftişteyim. Buralara gelmişken bir hafta sonu MMV’lı yurt arkadaşlarım Van Karayolları Bölge Müdürü Hasan Ergene ile Hakkâri Çukurca Hâkimi Hulusi Özek’e giderek sürpriz yapayım dedim. Erzurum’dan Van’a düzenli otobüs yok, koyun yüklü bir kamyonun şoför mahellinde Van’a ulaştım. Erciş’te göl kenarındaki bir kamyoncu lokantasında yediğim güvecin tadını unutamam. Van’da Hasan’ı buldum, o gün misafiri oldum. Yurdu, arkadaşları andık. Beni Hakkâri’ye Karayollarının bir arabası ile gönderebileceğini ancak yol şartları ve güvenlik nedeniyle endişeleri olduğunu, yolculuğun zor ve uzun zaman alacağını söyledi. Kaldı ki, Hakkâri’ye varsam dahi oradan Çukurca’ya geçmenin ancak haftada 1 gün giden posta arabası veya ara ara erzak götüren arabalar ile mümkün olabileceğini, keza dönüşün de aynı şekilde sıkıntılı ve uzun süre alacağını anlattı. Bu durumda Çukurca’ya gidemedim. Aynı nedenlerle Hulusi de Van’a gelemedi, dolayısı ile Hulusi ile buluşamadık. O yıllarda mahrumiyet bölgelerinde görev yapan arkadaşlarımızın özverileri her türlü takdirin üzerindedir. Daha sonraları Hulisi’nin yazdığı bir mektupta ‘’Bu hafta sonu Hakkâri’ye gittik, oh be dünya varmış, bir eğlendik ki ‘’ şeklindeki ifadelerini hiç unutmam.
Ertesi gün, Erzurum mezbahasına kesim için koyun götüren bir kamyonun şoför mahallinde Erzurum’daki görevime dönmek üzere Hasan’a veda ettim. Ruhu şad olsun.